Kekemelik, konuşma akıcılığının; ses, hece veya tek heceli sözcük tekrarı, seslerin uzatılması ve hava akışında veya seslemede bloklarla, olağandışı yüksek sıklıkla ve/veya uzun süreli kesintilere uğramasıdır. Belirtilen konuşma özelliklerine ek olarak yüz buruşturma, göz kırpma, el vurma gibi ikincil davranışlar kekemeliğe sıklıkla eşlik etmektedir. Ayrıca, kekemeliği olan bireyler, kekemeliğe yönelik olumsuz tutum ve duyguları nedeniyle bazı ses ve sözcüklere yönelik sözcük değiştirme, erteleme gibi sözcük kaçınmaları ya da belirli konuşma ortamlarından uzak durarak durumsal kaçınma davranışları göstermektedirler.
Kekemelik bireyin iletişim yeterliliğini sınırlandırarak yaşam kalitesini düşürebilir, akademik sorunlar yaşamasına, akran ilişkilerinde güçlük yaşamasına, özgüveninde yetersizliğe neden olabilir. Kekemelik nedeniyle hem bozukluğu yaşayan birey hem de ailesi etkilenmektedir. Kekemeliğin şiddeti her bireyde farklılık gösterebilir, kekemeliğin kişinin yaşantısına etkisi de bireyden bireye farklılık gösterebilir. Yaşanan bozukluktan etkilenme düzeyi bireyin mizacı, ebeveyn desteği, akran ilişkilerinin kalitesi, bireyin öz-değeri ve kekemeliğe yönelik aldığı destek/terapi gibi birçok faktörden etkilenmektedir.
Kekemelik, edinilmiş kekemelik ve gelişimsel kekemelik olmak üzere iki başlık altında sınıflandırılmaktadır.
Edinilmiş kekemelik gelişimsel kekemeliğe kıyasla oldukça nadir görülmekte olup nörojenik ve psikojenik nedenlerle oluşabilmektedir. Nörojenik kekemelik serebrovasküler lezyonlar, kafa travması, iskemik ataklar, travmatik beyin hasarı ve parkinson gibi nedenlere bağlı olarak genellikle yetişkinlik döneminde görülen bir akıcılık bozukluğudur. Toplumda oldukça az görülen psikojenik kekemelik ise yetişkin bireylerde psikolojik travmalar sonucunda aşırı stres ve kaygı sonucu oluşmaktadır. Bu durumda, stres ve kaygı yaratan nedenler ortadan kalktığında, konuşma hızlı bir biçimde yeniden akıcı bir duruma gelmektedir.
Gelişimsel kekemelik ise en yaygın görülen kekemelik alt sınıfı olup genellikle okul öncesi yıllarda ortaya çıkmakta ve ileri yaşlarda da devam edebilmektedir. Gelişimsel kekemelik genellikle 2-4 yaş arasında başlar. Bu yaş grubundaki çocuklarda kekemelik görülme oranı %5’tir. Bu yaş aralığında kekemelik yaşayan çocukların %75-80’i ise herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşir. Kendiliğinden iyileşmenin en yüksek oranda gerçekleştiği dönem kekemeliğin başlamasından itibaren ilk 6-12 aydır. Kendiliğinden iyileşme süreci kekemelik başlangıcından itibaren üç yıla kadar devam etmekte ancak gün geçtikçe iyileşmenin kendiliğinden gerçekleşme ihtimali azalmaktadır. 8 yaş sonrasında halen kekeleyenlerin ise kendiliğinden iyileşme ihtimallerinin oldukça düşük olduğu ve kronikleşme ihtimallerinin arttığı bilinmektedir. Kekemeliği kronikleşmiş bireyler, bu bozukluğun etkilerini farklı derecelerde yaşam boyu deneyimlemektedir. Yetişkin bireyler arasında kekemelik görülme oranı %1-2 civarındadır. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda kendiliğinden iyileşme için gösterge olacak ya da kronik kekemelik riskini öngörecek birçok faktör tespit edilmiştir.
Gelişimsel kekemelik genetik, bilişsel, motor, dilsel, nörolojik ve çevresel faktörlerin etkilediği çoklu nedenlere dayalı nörogelişimsel bir bozukluktur. Çok bileşenli bir etiyolojisi olduğu yaygın olarak kabul gören kekemelik her bireyde, farklı etmenlerin farklı kombinasyonlarının, farklı düzeylerde mevcut olması nedeniyle birbirinden farklı tablolar ortaya çıkarmaktadır.
Bu sebeple kekemelik; bilişsel, fiziksel, dilsel, duygusal ve sosyal bileşenler arasındaki etkileşimler temel alınarak çok boyutlu olarak değerlendirilmektedir.
Günümüzde, kekemeliğin bir travma ya da korku sonucu tamamen psikolojik kökenli olarak ortaya çıktığına yönelik görüş kabul görmemektedir. Bu yaklaşımlar, kekeleyen bireylerin ortalamadan daha farklı psikolojik bir görünüm sergilemedikleri sonucuna varılarak reddedilmiştir. Ayrıca araştırmalar, kekemeliğin ortaya çıkmasında anne-babanın doğrudan bir etkisi olmadığı ve çocukların çevrelerinde kekeleyen bir bireyi taklit ederek kekeme olmadıklarını da göstermektedir.
Kekemelik her bireyi yaşına, mizacına, diğer yeterliliklerine (bilişsel, dilsel, motor), çevresine bağlı olarak farklı düzeylerde etkiler ve bunun sonucunda her kişinin yaşadığı tablo farklılaşabilir. Örneğin kekemelik ilk ortaya çıktığında birey durumunun henüz farkına varmadığından kendi konuşmasına ilişkin olumsuz bir tutum sergilemeyeceği için kaçma, kaçınma davranışlarına pek rastlanmaz. Buna karşın kekemelikle geçen yıllar bireyin kendi konuşmasına ve iletişim yeterliliğine ilişkin yoğun olumsuz duygu ve tutumlar geliştirmesine neden olur ve sonuçta bireyin sosyal katılımı oldukça sınırlı hale gelebilir, akademik, sosyal ve özel yaşamı etkilenebilir. Bunun yanında, kekemeliği olan bireyler özellikle okul çağında olumsuz akran tutumlarına ve zorbalığa uğrayabilir (alay edilme, dışlanma vb.) ve kekemeliği olmayan akranlarına kıyasla daha az lider rolünde görülebilir. Kekemeliği olan bireylerin kendini iletişim becerileri bakımından yetkin hissetmemesi akran ilişkilerinde kurban rolünü benimsemelerine ve her türlü zorbalığa (fiziksel, sözel, ilişkisel vb.) daha açık hale gelmelerine sebebiyet verebilir.
Kekemelik terapisinin nihai amacı kekeleyen bireylerin etkin birer iletişimci olmalarını sağlamak olsa da her yaş dönemine özgü spesifik terapi amaçları da belirlenmektedir. Terapi amaçlarına ulaşmada birçok faktörün etkisi bulunmaktadır. Bu faktörlerin her birinin detaylı olarak değerlendirilmesi ve elde edilen bilgiler ışığında terapinin planlanması gerekmektedir. Terapi kazancını arttıracak faktörler şunlardır:
Bu faktörlerinin tümünün bireyde ne düzeyde var olduğunun belirlenmesi, terapi sürecinin etkin olarak yönetilmesi ve böylece terapiden maksimum faydanın sağlanması açısından oldukça önemlidir.
Erken çocukluk döneminde;
Erken çocukluk döneminde uygulanan terapiler çocuğun ve ailenin bireysel ihtiyaçlarına göre şekillendirilmektedir. Bu dönemdeki kekemeliğe yönelik kapsamlı terapi yaklaşımları hem ebeveyn merkezli hem de çocuk merkezli stratejileri bir arada kullanmayı temel almaktadır. Terapilerde çocuğun kekemeliği yönetebilmesi ve kekemeliğe yönelik olumsuz duygusal tepkiler geliştirmemesi hedeflenmektedir. Bunun yanında ebeveynlerin sürece katılımıyla çocuğun akıcılığını arttırmaya yönelik destekleyici bir ortam oluşturma, çocukla etkili iletişim kurma, okul ve öğretmen ile iş birliği yapma gibi konularda çalışmalar yapılmaktadır. Kekemeliği olan çocuklara yönelik terapilerde doğrudan ve dolaylı terapi yöntemlerinin ihtiyaca yönelik kullanılması ve ebeveynin sürece dahil edilmesi terapiden fayda sağlanması için oldukça önemlidir.
Okul çağında;
Okul çağı kekemelik terapisi bireyin konuşma üretiminin yanı sıra dil gelişimi, sosyal alanda yaşadığı güçlükler, sorunundan dolayı yaşadığı duygusal sıkıntılar ve bunlara yönelik yaklaşımları içermelidir. Kekemelik terapilerinin amacı kekeleyen kişinin kendi konuşması üzerinde kontrol sağlama becerisinin geliştirilmesidir. Ancak kişinin konuşma eylemini kontrol etmesi için bir dizi bilişsel ve duygusal süreci yönetebilmesi gerekmektedir. Kekemelik terapileri kekeleyen bireyin kekemeliğe ilişkin olumsuz düşünce ve duyguları üzerinde de çalışarak kekemeliği önce kabul etmeyi sonra değiştirmeyi sağlamaktadır. Sadece konuşmayı hedef alan bir terapi programı yetersiz kalmaktadır. Kekeleyen konuşmacıların dinleyici tepkilerinden etkilenmesi olasıdır bu nedenle okul çağı çocuklarının kekemelik yönetiminde ebeveynler, kardeşler, arkadaşlar, öğretmenler gibi geniş bir sosyal kitlenin konu hakkında bilgilendirilmesi son derece önemlidir. Okul çağı kekemelik terapisi sadece kekeleyen kişi odağında gerçekleştirildiğinde terapinin etkisi maksimize edilemez.
Konuşma terapisinde kullanılan yöntemler ve amaçlar oldukça çeşitlidir. Bunlar, her zaman kekemeliğin ortaya çıkamayacağı bir şekilde konuşmayı öğretmek (akıcılık biçimlendirme/fluency shaping); kekelemenin kolay bir şeklini öğretmek (kekemelik değiştirme/stuttering modification); kekeleyen bireye kekemeliğini kabul etmesini veya kekelemekten kaçınmamasını öğretmek (duyarsızlaştırma ve kaçınmama) ve diğer teknikler şeklinde sıralanmaktadır. Okul çağı kekemelik terapilerinde bireysel ve grup terapileri kombine olarak kullanılmaktadır.
Yetişkinlik döneminde;
Yetişkin kekemelik terapisinde dil ve konuşma terapistleri tarafından benimsenen farklı kanıta dayalı terapi teknikleri mevcutken; terapist, bireyin yaşı, kişisel özellikleri, kekemelik özellikleri, iletişimsel amaçlar gibi faktörleri göz önünde bulundurarak bireye özgü müdahale sürecini planlar. Etkili ergen ve yetişkin kekemelik terapileri kekemelik davranışları ve duygulara yönelik uzun süreli çalışma ve hem terapist hem de kekemeliği olan birey tarafından aktif katılım ve motivasyon gerektirmektir. Yetişkinlerle gerçekleştirilen kekemelik terapilerinde genel olarak; konuşmanın akıcılığını artırarak, özellikle kekemelik beklenen anlarda öğretilen teknikler vasıtası ile konuşmanın kontrolü sağlanır. Kekemeliğe bağlı olarak ortaya çıkan kaçınma davranışları azaltılarak, konuşmaya yönelik yaklaşma tutumu artırılır. Konuşma ve konuşma durumlarına bağlı olumsuz duygu ve düşünce biçimleri tanımlanır ve değiştirilir, böylelikle kekemelikte duyarsızlaştırma çalışmaları gerçekleştirilir. Son olarak öğrenilen kontrollü akıcılığı, terapi odası dışında hedeflenen tüm konuşma durumlarına genelleyerek, uzun vadeli akıcılık hedefleri oluşturulur, ilerlemenin korunarak bireyin kendi terapisti olmasını sağlanır. Yetişkin kekemelik terapileri bireysel veya grup olarak gerçekleştirilebileceği gibi, bu süreçte öz yardım gruplarından da destek alınması tavsiye edilmektedir.